10 Mayıs 2013 Cuma

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER (Dolaşım Sistemi)

                                               DOLAŞIM SİSTEMİ

   Canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji besinlerden sağlanır. Canlıların hücrelerinde enerjinin üretilebilmesi için gerekli olan besin ve oksijenin hücrelere taşınması gerekir. Ayrıca hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan karbondioksit gazı ile zararlı atık maddelerin de boşaltım sistemi organlarına getirilerek vücut dışına atılması gerekir.
   Hücreler için gerekli olan besin ve oksijenin hücrelere taşınmasını, hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan karbondioksit gazı ile zararlı atık maddelerin boşaltım organlarına (akciğerlere ve böbreklere) iletilmesini sağlayan sisteme dolaşım sistemi (kalp – damar sistemi) denir.
(Hücrelerde yaşamsal faaliyetler için gerekli olan ve sindirim sisteminden kana geçen besinler ile solunum sistemi ile akciğerlerden kana geçen oksijen gazını hücrelere taşıyan, hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan karbondioksit gazını akciğerlere, zararlı ve atık maddeleri böbreklere (boşaltım sistemi organına) götüren sisteme dolaşım sistemi denir).
Dolaşım sistemi kalp, damarlar ve kandan oluşur. Kalp ve damarlara dolaşım sistemi organları denir.
  
 1- KALP (YÜREK) :

Kalp, göğüs boşluğunda, diyaframın üstünde ve iki akciğer arasında, göğüs kemiğinin arkasında, sivri ucu sola yatık durumda, koni şeklinde ve herkesin yumruğu büyüklüğündeki organdır. (Yetişkin kadınlarda 230 – 280 gr, yetişkin erkeklere 280 – 340 gr arasındadır).
  
  a) Kalbin Görevi :
Kalp, kasılıp gevşeyerek kanın damarlar içinde bütün vücudu dolaşmasını sağlar. Kalp, vücutta pompa görevini görür. Kanı vücuda pompalar ve tekrar toplar.

 b) Kalbin Yapısı :
• Kalp, çizgili kaslardan yapılmıştır fakat isteğimiz dışında çalışır.
• Kalp, üstte iki kulakçık, altta iki karıncık olmak üzere toplam 4 odacıktan oluşur.
• Kulakçıkların arasında ince, karıncıkların arasında kalın kas tabakası bulunur. (Bu nedenle karıncıklar, kulakçıklardan daha güçlü kasılırlar ve gevşerler).
• Karıncıklar kulakçıklara göre daha geniştir.
• Kulakçıklar ve karıncıklar arasında, kulakçıklardan karıncıklara kan geçişini sağlayan kapakçıklar bulunur. Kapakçıklar, kulakçıklar kasıldığında kanın karıncıklara inmesini sağlar, karıncıklar kasıldığında kanın karıncıklardan kulakçıklara dönmesini engeller. (Sağ kulakçık ile karıncık arasında üç parçalı, sol kulakçık ile karıncık arasında iki parçalı kapakçık bulunur).
• Kalbin sağı ve solu kaslardan yapılan duvar ile ikiye ayrılmıştır.
• Kalbin sol tarafında temiz kan, sağ tarafında kirli kan bulunur.
• Kalbe kan getiren damarlar kulakçıklara bağlıdır. Bu nedenle kalbe gelen kan kulakçıklarda toplanır.
• Kalpteki kan, karıncıklardan pompalanır, gönderilir.
• Kalbin üzerini örten kalın, esnek ve dayanıklı olan zara kalp zarı (periton) denir. Bu zar ile kalp arasında kaygan bir sıvı bulunur. Bu sıvı kalbin rahat çalışmasına yardım eder.
• Besin ve oksijen yönünde zengin olan açık renkli kana temiz kan denir.
• Besin ve oksijen yönünde fakir olan koyu renkli kana kirli kan denir.

c) Kalbin Çalışması :
Kalp, çizgili kaslardan yapılmıştır fakat isteğimiz dışında çalışır. Kalp, kasılıp gevşeyerek vücuttaki kanı toplar ve tekrar vücuda pompalar.
Kalp çalışırken kulakçıklar ve karıncıklar sırayla kasılıp gevşerler. Kulakçıklar kasılırken karıncıklar gevşer, kulakçıklar gevşerken de karıncıklar kasılır. Kasılma anında odacıklardan kan gönderilir, gevşeme anında odacıklara kan dolar.
  1- Kulakçıklar Gevşer, Karıncıklar Kasılır :
• Kulakçıklar Gevşerken :
• Vücuttaki hücrelerde kirlenen kan, alt ve üst ana toplardamarları ile sağ kulakçığa gelir.
• Akciğerlerde temizlenen kan, akciğer toplardamarı ile sol kulakçığa gelir.
• Karıncıklar Kasılırken :
• Kapakçıklar kapanır.
• Sağ karıncıktaki kirli kan, temizlenmesi için akciğer atardamarı ile akciğerlere gönderilir.
• Sol karıncıktaki temiz kan, aort atardamarı ile vücuttaki hücrelere pompalanır.
  2- Kulakçıklar Kasılır, Karıncıklar Gevşer :
• Kulakçıklar Kasılırken :
• Kapakçıklar açılır.
• Sağ kulakçıktaki kirli kan, kapakçıklardan geçerek sağ karıncığa gelir.
• Sol kulakçıktaki temiz kan, kapakçıklardan geçerek sol karıncığa gelir.
• Karıncıklar Gevşerken :
• Sağ karıncık, sağ kulakçıktan gelen kirli kanı depolar.
• Sol karıncık, sol kulakçıktan gelen temiz kanı depolar.

d) Kanın Vücutta İzlediği Yol :
• Vücuttaki hücrelerde kirlenen kan, alt ve üst ana toplardamarları ile sağ kulakçığa gelir.
• Sağ kulakçıkta depolanan kirli kan, kapakçıklardan geçerek sağ karıncığa gelir.
• Sağ karıncıktaki kirli kan temizlenmesi için akciğer atardamarı ile akciğerlere iletilir (pompalanır).
• Akciğerlerde temizlenen kan, akciğer toplardamarı ile sol kulakçığa gelir.
• Sol kulakçıkta depolanan temiz kan, kapakçıklardan geçerek sol karıncığa gelir.
• Sol karıncıktaki temiz kan, aort atardamarı ile vücuttaki bütün hücrelere pompalanır.


2- KAN DAMARLARI :

Kanın vücutta taşınmasını sağlayan boru şeklindeki yapılara kan damarı denir. Kan damarları vücudu bir ağ gibi sararak temiz kanın vücuttaki bütün hücrelere iletilmesini ve hücrelerde kirlenen kanın tekrar toplanmasını sağlar.
Kan damarları farklı kalınlıktadır ve yapı ve görevlerine göre atardamarlar, toplardamarlar ve kılcal damarlar olmak üzere üç çeşittir.

a) Atardamarlar :
• Kalbin karıncıklarından çıkarlar.
• Kalpten vücuda yani organlara kan taşırlar.
• Genellikle temiz kan taşırlar. Sadece akciğer atardamarı kirli kan taşır.
• Kalbin sol karıncığından çıkan, temiz kanı vücuda taşıyan en büyük atardamar aort atardamarıdır.
• Kalbin sağ karıncığından çıkan ve kirli kanı akciğerlere taşıyan atardamar akciğer atardamarıdır.
• Atardamarların karıncıklardan çıktığı yerlerde, kalpten gönderilen kanın tekrar kalbe geri dönmesini önleyen yarım ay kapakçıkları bulunur.
• Kan akış hızının en fazla olduğu damarlardır.
• Atardamarlardaki kan, hem karıncıkların kasılmasıyla ortaya çıkan basınç etkisi hem de kendisinin kasılıp gevşemesi sayesinde taşınır. (Duvarlarında esnek teller = lifler bulunur. Bu lifler kasılıp gevşeyince damar kasılıp gevşemiş olur.)
• Atardamarların içi düzdür.

b) Toplardamarlar :
• Kalbin kulakçıklarına gelirler.
• Vücuttaki yani organlardaki kanı kalbe getirirler.
• Genellikle kirli kan taşırlar. Sadece akciğer toplardamarı temiz kan taşır.
• Kalbin sağ kulakçığına gelen ve vücutta kirlenen kanı kalbe taşıyan toplardamarlar alt ve üst ana toplardamarlarıdır. (4 tane).
• Kalbin sol kulakçığına gelen akciğerlerde temizlenen kanı kalbe taşıyan toplardamar akciğer toplardamarıdır.
• Toplardamarların içinde sadece kalp yönünde açılan kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar, kanın sadece kalbe doğru akmasını sağlar, ters yöndeki hareketi önler.
• Kan akış hızı atardamarlara göre daha azdır.
• Toplardamarlardaki kan, hem kalbin emme kuvveti (kulakçıkların gevşemesiyle ortaya çıkan emme kuvveti) hem de kendisinin kasılıp gevşemesi sayesinde taşınır. (Duvarlarında esnek teller = lifler bulunur. Bu lifler kasılıp gevşeyince damar kasılıp gevşemiş olur).
• Toplardamarlar, atardamarlardan daha geniştir ve daha fazla kan taşır.

  c) Kılcal Damarlar :
• Atardamarlarla toplardamarları birbirine bağlayan ve vücuttaki hücrelerin arasını ağ gibi saran (tek sıralı epitel hücrelerden oluşan) damarlardır.
• Atardamarlardan aldığı temiz kandaki besin ve oksijeni hücrelere (difüzyon ile dokulardaki ara maddeye) verir.
• Hücrelerde oluşan karbondioksit gazı ile zararlı ve atık maddeleri (difüzyon ile dokulardaki ara maddeden) alarak toplardamarlara verir.
• En ince damarlardır.
• Kan akış hızı en az olan damarlardır. (Kan akış hızı yavaş olduğu için madde alışverişi kolay olur).
• Kan ile hücreler arasında madde alışverişini sağlar.


3- KAN :


Sindirim sisteminde parçalanan besinleri yani sindirilmiş besinleri ve akciğerler sayesinde havadan alınan oksijeni hücrelere taşıyan, hücrelerde oluşan karbondioksit gazını akciğerlere, zararlı atık maddeleri böbreklere getiren ve damarların içinde dolaşan kırmızı renkli sıvıya kan denir.
Kan, kan hücreleri ve kan plazmasından (serumundan = ara maddeden) oluşur. Kan hücreleri, kan plazması içinde yüzerek bütün vücudu dolaşırlar.

a) Kanın Görevleri :
1- Vücut ısısını ayarlar, düzenler.
2- Vücudu mikroplara karşı korur.
3- Dışarıdan alınan besin ve oksijeni hücrelere taşır.
4- Hücrelerde oluşan karbondioksit gazını akciğerlere, zararlı atık maddeleri böbreklere getirir.
5- Hormonları ilgili organlara taşır.
  
b) Kan Plazması (Serumu) :
Kanın sıvı kısmına kan plazması (serumu) denir. Kan plazmasında büyük oranda su (% 90) ile birlikte madensel tuzlar, vitaminler, hormonlar, antikorlar, kan proteinleri ve sindirilmiş besinler bulunur.
Kan plazması, sindirilmiş besinleri hücrelere taşır, hücrelere oluşan zararlı ve atık maddeleri böbreklere iletir.

  C) Kan Hücreleri :
Kanda, yapı ve görevlerine göre alyuvarlar, akyuvarlar ve kan pulcukları olmak üzere üç çeşit kan hücresi bulunur.
1- Alyuvarlar (Eritrositler) :
Kanda en fazla bulunan kırmızı renkli kan hücrelerine alyuvarlar denir. (1 mm3 kanda 5 milyon tane bulunur). Alyuvarların kırmızı rengini yapısındaki hemoglobin maddesi verir.
• Alyuvarlar, dışarıdan alınan oksijen gazını hücrelere, hücrelerde oluşan karbondioksit gazını akciğerlere taşır. (Oksijen ve karbondioksiti hemoglobin taşır).
• Alyuvarlar, kemiklerdeki kırmızı kemik iliğinde üretilir.
• Alyuvarların ömürleri kısadır (120 gün yaşarlar). Yaşlı alyuvarlar, karaciğer ve dalakta yok edilir.
• Alyuvarlarda başlangıçta çekirdek bulunur, hücre olgunlaşınca çekirdek kaybolur. (Çekirdek, hücre oksijeninin çoğunu kullandığı için çekirdeksizdir).
• Alyuvarlar, memeli hayvanlarda çekirdeksiz, diğer omurgalı hayvanlarda çekirdeklidir.

2- Akyuvarlar (Lökositler) :
Kanda en az sayıda bulunan, en büyük ve beyaz renkli kan hücrelerine akyuvarlar denir. (1 mm3 kanda 7 bin tane bulunur).
• Akyuvarlar, vücudu mikroplara karşı korurlar. Akyuvarlar vücuda giren mikroplara karşı antikor, toksinlere karşı antitoksin salgılarını üreterek ya da mikropların etrafını uzantıları ile sararak onları içine alıp parçalayarak savaşır. (Fagositoz yolu ile).
• Akyuvarlar, kemiklerdeki sarı kemik iliğinde ve lenf düğümlerinde üretilir.
• Alyuvarların ömürleri kısadır (2 – 3saat ile 1 – 2 hafta yaşarlar).
• Akyuvarlarda lizozom diğer hücrelerden daha fazla bulunur.
• Alyuvarlar, bütün canlı hücrelerinde çekirdeklidir.

3- Kan Pulcukları (Trombositler) :
Kandaki en küçük ve renksiz kan hücrelerine kan pulcukları denir. (1 mm3 kanda 300 – 400 bin tane bulunur). (Gerçek kan hücreleri değillerdir).
• Kan pulcukları, kanın pıhtılaşmasını sağlar, pıhtılaşma için gerekli olan proteinleri üretir. (Pıhtılaşan kan damarı tıkar ve kan kaybını önler).
• Kan pulcukları, kemiklerdeki kırmızı kemik iliğinde üretilir. (Alyuvarlar üretilirken dev hücrelerin bölünmesi sonucu oluşan atıklardan kan pulcukları üretilir).
• Kan pulcuklarının ömürleri kısadır (Birkaç saat yaşarlar).
• Kan pulcuklarında çekirdek bulunmaz.



4- Kan Dolaşımı :


Kanın, kalpten pompalandıktan sonra kalbe geri dönmesine kan dolaşımı denir. Kan dolaşımı, küçük kan dolaşımı ve büyük kan dolaşımı olmak üzere iki çeşittir.

   a) Küçük Kan Dolaşımı :
Kalbin sağ karıncığındaki kirli kanın, temizlenmesi için akciğer atardamarı ile akciğerlere gelmesi ve akciğerlerde temizlenen (yani oksijence zenginleştirilen) kanın akciğer toplardamarı ile kalbin sol kulakçığına gelmesine küçük kan dolaşımı denir.
Küçük kan dolaşımı, kirli kanın temizlenmesi için yapılır.
   b) Büyük Kan Dolaşımı :
Kalbin sol karıncığındaki temiz kanın (besin ve oksijence zengin kanın), aort atardamarı ile vücuttaki bütün hücrelere pompalanıp, vücutta kirlendikten sonra alt ve üst ana toplardamarları ile kalbin sağ kulakçığına getirilmesine büyük kan dolaşımı denir.
Büyük kan dolaşımı, temiz kanın hücrelere iletilmesi ve hücrelerde kirlenen kanın toplanması için yapılır. 

  


5- Kan Grupları :


İnsanların kanında hangi proteininin bulunup bulunmadığını gösteren sembollere kan grupları denir. İnsanlardaki kan grupları alyuvarlarda bulunan proteinlere göre belirlenir.
İnsanlarda alyuvarlar yapısında (üzerinde) A ve B proteinlerinin bulunup bulunmamasına göre A, B, AB ve 0 (sıfır) grubu olmak üzere 4 çeşit kan grubu bulunur. Kan gruplarını belirleyen bir diğer proteinde (faktörde) Rh proteinidir (faktörüdür). Alyuvarlarda Rh proteini varsa kan grubu Rh (+), Rh proteini yoksa kan grubu Rh (–) olarak adlandırılır. (Rh proteini ilk defa Resus maymununda keşfedildiği için Rh grubu olarak adlandırılır).
   a) Kan Nakli :
İnsanlar, normal şartlarda ihtiyacı olan kanı kendi grubundan alır veya ihtiyaç duyulduğunda kendi grubuna kan verir. Zorunlu hallerde ise ancak bazı gruplar bazı gruplara kan verebilir ya da onlardan kan alabilir.
Kan yapay olarak üretilemez ve kaynağı yalnızca insanlardır. Hastanelerde gerekli tedavilerin yapılabilmesi için kan bağışına ihtiyaç vardır.
• 0 (Sıfır) Grubu :
Genel verici kan grubudur. Her gruba kan verir ama sadece kendi grubundan kan alabilir.
• AB Grubu :
Genel alıcı kan grubudur. Her gruptan kan alabilir ama sadece kendi grubuna kan verir.
• A Grubu :
Hem kendi grubundan hem de 0 (sıfır) grubundan kan alır. Hem kendi grubuna hem de AB grubuna kan verir.
• B Grubu :
Hem kendi grubundan hem de 0 (sıfır) grubundan kan alır. Hem kendi grubuna hem de AB grubuna kan verir.
• Rh (+) Grubu :
Hem kendi grubundan hem de Rh (–) grubundan kan alabilir ama sadece kendi grubuna kan verebilir.
• Rh (–) Grubu :
Hem kendi grubuna hem de Rh (+) grubuna kan verebilir ama sadece kendi grubundan kan alır.



   b) Kan Uyuşmazlığı :
Anneni Rh (–), babanın ve çocuğun Rh (+) kan grubuna sahip olmasına kan uyuşmazlığı denir. Kan uyuşmazlığı ilk çocuklarda görülmeyebilir, ikinci çocukta görülürse ölüme yol açabilir. Çocuğun kanının değiştirilmesi gerekir.
Rh (–) kan grubunda Rh (+) kan grubuna karşı antikor (çökeltici madde = anti Rh) bulunur. Kan uyuşmazlığı olayında doğum sırasında anne ve bebeğin kanının karışması durumunda anne kanında Rh (+) kan grubunu çökelten madde (anti Rh) üretilir ve Rh (+) olan bebeğin kanını çökeltir, kandaki alyuvarlar parçalanır.
  
   c) Kan Bağışı :
İhtiyaç duyulan kanın karşılık beklemeden ve gönüllü olarak verilmesine kan bağışı denir. Kan bağışını, bilinçli, gönüllü, karşılık beklemeyen kişilerin düzenli olarak yapması en az riskle bağışın yapılmasını sağlar.
Kan bağışı; kan veren kişilerde kemik iliğinin yağlanmasını önler, kan yapımını canlı tutar, kandaki yağ oranını düşürür. Ayrıca baş ağrısı, stres, kaşıntı, tansiyon, alerjik reaksiyonlar ve yorgunluklara iyi gelir. Kan bağışından sonra vücutta yeni kan hücreleri yapıldığı için vücut canlılık kazanır.





1- Kan Bağışında Gönüllü Olmanın Faydaları :
• Kan bağışı yapan kişiler, tanımadıkları kişilerin hayatlarını kurtarmak için şartlanmışlardır.
• Düzenli kan bağışlamaya daha fazla isteklidirler.
• Acil kan ihtiyacı olduğunda yapılan çağrılara cevap verme ihtimalleri yüksektir.

2- Kan Bağışında Düzenli Olmanın Faydaları :
• Güvenli kanın önemi konusunda bilinçli ve her kan bağışında taramadan geçtikleri için güvenli kanın temin edilmesini sağlarlar.
• Sürekli güvenli kanın depolanmasını sağlarlar.

3- Kan Bağışında Karşılık Beklememenin Faydaları :
• Maddi çıkar elde etmek için şartlanmamış oldukları için her an kan verebilirler.

4- Kan Bağışında Bilinçli Olmanın Faydaları :
• Kan bağışı konusunda tedirginlik yaşanmaz.
• Kanın, bağış dışında elde edilemeyeceği bilindiği için etrafındaki diğer kişilerinde kan bağışına yönlendirilmesi sağlanır.

6- Dolaşım Sisteminin Sağlığı ve Korunması :


Vücuttaki organların sağlıklı bir şekilde çalışması dolaşım sistemine bağlıdır. Kalp ve damarlarda meydana gelen rahatsızlıklar, diğer doku ve organları da etkiler. Dolaşım sisteminin sağlığının korunması için; 1- Havası temiz yerlerde bulunulmalıdır (yeterli oksijen alabilmek için).
2- Yaşa uygun hareketler ve spor yapılmalıdır. (Kalbin yorulmaması için).
3- Alkol ve sigara kullanılmamalıdır. (Damar tıkanıklılığına yol açar).
4- Stresten kaçınılmalıdır. (Kalp atışının düzenini bozar).
5- Dengeli ve sağlıklı beslenilmelidir.                
6- Çok da giysiler giyilmemelidir. (Kan dolaşımı engellenir).
7- Aşırı kilolardan kaçınılmalıdır. (Kalp yağlanır, çalışması önlenir).
8- Yaralanan yerler temizlenmelidir. (Mikrop girebilir).
9- Yaralanmalarda kan kaybı önlenmelidir. (Vücuttaki kanın % 20’sinin kaybı ölüme yol açar).
8- Dolaşım Sisteminde Görülen Hastalıklar :
Dolaşım sisteminde; tetanos, sıtma, kuduz, tifüs, AIDS, hepatit B ve hepatit C (sarılık) kan yoluyla bulaşan hastalıklar ile varis, bürger, hemoroit, kalp romatizması, damar sertliği, kalp yetmezliği, kalp krizi, anemi (kansızlık), lösemi (kan kanseri), tansiyon yükselmesi, hemofili, kan uyuşmazlığı, lenfoma gibi hastalıklar görülür.
    • Varis : Bacaklardaki toplardamar genişlemesi.
    • Hemoroit : Anüsteki toplardamar genişlemesi.
    • Bürger : Kol ve bacaklardaki atardamar iltihaplanması ve
      tıkanması. (Kangrene yol açar).
    • Kansızlık (Anemi) : Kandaki alyuvarlar sayısının azalması.
    • Lösemi (Kan Kanseri) : Kandaki akyuvarlar sayısının gereğinden fazla,
       kontrolsüz şekilde çoğalması.
    • Kalp Romatizması : Kalp kapakçıklarının iltihaplanması.
    • Damar Sertliği : Atardamarların yüzeyinin yağ ve tuzlarla
       esnekliğini yitirmesi.
    • Kalp Yetmezliği : Damarların pıhtıyla tıkanması ve yeterli kanı
       taşıyamaması.
    • Kalp Krizi : Kalbe kan getiren ve kalpten kan götüren
      damarların daralıp tıkanması.
    • Tansiyon Yükselmesi : Kan basıncının artması. (Felçlere yol açar).
    • Hepatit : Kan yoluyla bulaşarak karaciğere yerleşir.
    • AIDS (HIV Virüsü) : Kan veya cinsel yolla bulaşarak bağışıklık
      sistemini bozar.
    • Hemofili : Kanın pıhtılaşmaması hastalığı.
    • Lenfoma : Lenf sistemindeki lenf düğümlerin şişmesi.

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER ( Solunum Sistemi)



                                          SOLUNUM SİSTEMİ 
1- Solunum Sistemi :
     Canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji besinlerden karşılanır. Hücre içerisinde besinlerden enerjinin üretilebilmesi için, besinlerin oksijen ile parçalanması gerekir.
Hücre içerisinde besin maddelerinin oksijen gazı kullanılarak parçalanması ve enerji üretilmesine solunum denir. Solunum için besin ve oksijen gereklidir ve solunum sonucu ise hücrelerde su, karbondioksit gazı ve enerji açığa çıkar. Solunum sonucu üretilen enerji yaşamsal faaliyetlerde kullanılırken su ve karbondioksit gazı ise hücre dışına atılır.




      (Hücre İçi Solunum Olayının Denklemi)

Hücre içerisindeki solunum olayı için gerekli olan oksijen gazının havadan (dışarıdan) alınarak kana verilmesini, kandaki karbondioksit gazının alınarak havaya (dışarıya) atılmasını sağlayan (organlardan oluşan) sisteme 
solunum sistemi denir.
Solunum sistemini oluşturan organlara solunum sistemi organları denir. İnsanlarda solunum sistemi organları sırayla; 
burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, bronş, bronşçuk ve akciğerlerdir.
Solunum sistemi ile dışarıdan alınan havadaki oksijen gazını kana veren, kandaki karbondioksit gazını alarak solunum sistemine ileten organa solunumun temel organı denir. İnsanlarda solunumu temel organı akciğerlerdir.
İnsanlarda diyafram kası, göğüs kasları ve kaburgalar solunum sistemine yardımcı olan yapılardır. 
Solunum sistemi soluk (nefes) alma ve verme olayları sayesinde çalışır. Solunum için gerekli oksijen gazının havadan alınarak kana verilmesine soluk (nefes) alma, kandaki karbondioksit gazının alınarak dışarı atılmasına 
soluk (nefes) verme denir. (Solunum ve soluk alıp verme olayları aynı kavramlar değildir. Solunum hücre içi solunum olayı, soluk alıp verme hücre dışı solunum olayıdır).

2- Solunum Sistemi Organları :
     İnsanlarda burun, yutak, gırtlak, soluk borusu ve akciğerler solunum sistemi organlarıdır.

a) Burun :
    Dışarıdan alınan havanın solunum sistemine (vücuda) ilk girdiği yer olup hem solunum sisteminin başlangıç organı hem de koku alma duyu organıdır. Burunda, burun kılları, burun kanalları (sinüsler), ve sümük (mukus) salgısını (sıvısını) üreten salgı bezleri (sümük = mukus bezleri) bulunur.
Burun, dışarıdan alınan havanın ısıtılmasını, nemlendirilmesini, havadaki toz ve mikropların tutulmasını sağlar. Havanın ısıtılıp nemlendirilmesini burun kanalları, havadaki toz ve mikropların tutulmasını ise burun kılları ve sümük salgısı sağlar.


b) Yutak :
     Yutak, ağızdan sonra gelen boşluktur. Üst taraftan ağız ve burun boşluğuna, alt taraftan gırtlak ve yemek borusuna açılır. Yutak kas dokudan yapılmış olu 10 – 15 cm uzunluğundadır. Küçük dil ve bademcikler yutakta bulunur. 
Yutak, burundan alınan havayı soluk borusuna, ağızdan alınan besinleri yemek borusuna iletir.

c) Gırtlak :
    Soluk borusu ile yutak arasında bulunan, kıkırdaktan yapılan, ses kutusu da denilen organdır. Gırtlak, solunum olayı için alınan havanın soluk borusuna, besin maddeleri ile suyun da yemek borusuna iletilmesini sağlar.
Soluk verme olayı sırasında dışarı atılan hava ile gırtlak ta bulunan ses telleri titreştirilerek sesin oluşması sağlanır. Ses ise dil, dudaklar ve yanakların hareketi ve dişler sayesinde şekillenir ve kelimelere dönüşür.

d) Soluk (Nefes) Borusu :
    Gırtlak ile akciğerler arasında bulunan ve kıkırdaktan yapılan 10 – 12 cm uzunluğundaki borudur. (Yemek borusunun önünde bulunur). Soluk borusu, at nalı şeklinde olan ve üst üste dizilen kıkırdak halkalardan oluşur. (Soluk borusunun yemek borusu ile komşu olan arka yüzü düz kaslardan yapılmıştır). Soluk borusunun iç yüzeyinde tek yönde hareket eden titrek tüylü hücreler (bu hücrelerin arasında salgı üreten hücreler yani gobletler) ile nemli bir zar bulunur. 
Soluk borusu, gırtlaktan gelen havanın akciğerlere taşınmasını, (akciğerlerden gelen havanın gırtlak ile yutak ve burna) havanın ısıtılıp nemlendirilmesini ve havadaki toz ve mikropların tutulmasını sağlar.
Hava ile gelen toz ve mikroplar titrek tüylü hücreler ile tutulur, nemli zarın salgıladığı yapışkan ve kaygan salgı ile yapıştırılır ve balgam sayesinde dışarı atılır.
Soluk borusunu yapısındaki kıkırdak halkalar, soluk alıp verme sırasında soluk borusunun duvarlarının (birbirine) yapışmasını önler.

e) Bronşlar :
     Soluk borusu akciğerler girmeden iki kola ayrılır. Bu kollardan her birine 
bronş denir. Bronşlardan her biri bir akciğere gider. Bronşların yapısı soluk borusuna benzer. Bronşlar da kıkırdak halkalardan oluşur, iç yüzeyi nemli zarla kaplıdır ve titrek tüylü hücreler bulunur. Bronşlar, soluk borusundan gelen havanın bronşçuklara iletilmesini sağlar.

f) Bronşçuklar :
    Bronşlar akciğerlere girince daha küçük birçok kola ayrılır. Bu kollardan her birine 
bronşçuk denir. Bronşçukların yapısında kıkırdak halkalar ve titrek tüylü hücreler bulunmaz. Bronşçuklar, bronşlardan gelen havanın alveollere iletilmesini sağlar.

g) Akciğerler :
    Kalp ile birlikte göğüs boşluğunda bulunan, açık pembe renkli, esnek, büyüyüp küçülebilen, sağda ve solda birer tane olmak üzere toplam iki tane olan solunum sisteminin temel organıdır. Sağ akciğer üç bölümlü (loblu), sol akciğer iki bölümlü (loblu) olup, sağ akciğer sol akciğerden daha büyüktür. (Sol akciğerde üçüncü lob yerine kalp yerleşir).
    Akciğerlerin üzeri plevra (plöra) zarı ile örtülüdür. Bu zar, akciğerleri dış etkilere karşı korur.
    Akciğerlerdeki bronşçukların uç kısmında üzüm salkımına benzeyen 
hava kesecikleri (alveoller) bulunur. (Alveoller, tek sıralı epitel hücrelerden oluşmuştur). Alveollerin etrafında da çok sayıda kılcal kan damarı bulunur. 
Akciğerler, dışarıdan alınan havadaki oksijen gazını kana veren, kandaki karbondioksit gazını alan yani gaz alışverişini gerçekleştiren organlardır. Akciğerlerde gaz alışverişini gerçekleştiren yapılar ise alveollerdir. Dışarıdan alınan hava akciğerlerdeki alveollere dolar, alveollerden de etrafındaki kılcal kan damarlarına geçer. Kılcal kan damarlarındaki karbondioksit gazı da alveollere geçer. 





3- Solunuma Yardımcı Yapılar :
     Diyafram kası, göğüs (kaburga) kasları ve kaburgalar solunuma yardımcı yapılardır. Diyafram kası, göğüs boşluğunun alt kısmını kapatan yassı (çizgili) kastır. Göğüs (kaburga) kasları, kaburgaların arasında bulunan ve kaburgaların açılıp kapanmasını sağlayan kaslardır.
    Dışarıdan havanın alınması ya da dışarıya havanın verilmesi akciğerlerin hacminin artması ya da azalması sayesinde gerçekleşir. Akciğerlerin hacminin artması ya da azalması için de göğüs boşluğunun genişlemesi ya da daralması gerekir. Göğüs boşluğunun genişleyip daralmasını da diyafram kası ile göğüs (kaburga) kasları sağlar.

4- Solunum Sisteminin Çalışması :
     Solunum sistemi soluk (nefes) alıp verme olayları sayesinde çalışır.

a) Soluk (Nefes) Alma :
     Soluk alma sırasında diyafram kası kasılır (düzleşir), kaburga kasları kasılır. Böylece göğüs boşluğu genişler, akciğerlerin basıncı azalır, akciğerlere hava dolar ve akciğerlerin hacmi artar. 
     Soluk alma sırasında; burundan alınan hava ısıtılır, nemlendirilir, temizlenir ve yutak ile gırtlağa, gırtlaktan da soluk borusuna gelir. Soluk borusuna gelen hava yine ısıtılır, nemlendirilir ve havadaki toz ve mikroplar tutularak balgam ile dışarı atılır. Hava soluk borusundan bronşlara, bronşlardan bronşçuklara, bronşçuklardan da alveollere gelir ve alveollere dolar. Alveollerdeki havada bulunan oksijen gazı (difüzyon yolu ile) kılcal kan damarlarına, kılcal kan damarlarındaki (kirli kandaki) karbondioksit gazı da (difüzyon yolu ile) alveollere geçer. 
     Temizlenen kan, akciğer toplardamarı ile kalbin sol kulakçığına taşınır, sol kulakçıktan sol karıncığa geçer ve aort atardamarı ile vücuda pompalanır. (Küçük kan dolaşımı).

b) Soluk (Nefes) Verme :
     Soluk verme sırasında diyafram kası gevşer (kubbeleşir), kaburga kasları gevşer. Böylece göğüs boşluğu daralır, akciğerlerin basıncı artar, akciğerlerin hacmi azalır ve akciğerlerdeki hava boşalır, dışarı atılır. 
     Alveollerdeki kirli hava (karbondioksit gazı) bronşçuklara, bronşlara, soluk borusuna, gırtlağa ve yutağa iletilerek ağız ve burundan dışarı atılır.
     Soluk verme sırasında dışarı atılan kirli hava gırtlaktan geçerken ses tellerini titreştirir ve sesin oluşmasını sağlar.

c) Soluk (Nefes) Alma – Verme Olayları :

Soluk (Nefes) Alma                                                    Soluk (Nefes) Alma 

1- Diyafram kası kasılır (düzleşir).                      1- Diyafram kası gevşer (kubbeleşir).
2- Kaburga (göğüs) kasları kasılır.                      2- Kaburga (göğüs) kasları gevşer.
3- Göğüs boşluğu genişler.                                   3- Göğüs boşluğu daralır.
4- Akciğerlerin hacmi artar.                                 4- Akciğerlerin hacmi azalır. 
(Akciğerler genişler).                                                  (Akciğerler sıkışır).
5- Akciğerlerin basıncı azalır.                               5- Akciğerlerin basıncı artar.
6- Dışarıdan alınan havadaki oksijen                 6- Alveollerdeki karbondioksit gazı 
alveollerden kana verilir, kandaki                            dışarı atılır.
karbondioksit alveollere alınır.




 
5- Solunum Sisteminin Sağlığı ve Korunması :
     

Solunum sisteminin sağlığının korunması için;
1- Havası temiz yerlerde bulunulmalıdır. (Toz ve mikrop girebilir).
2- Alkol, sigara, uyuşturucu kullanılmamalıdır. (Alkol, sigara ve uyuşturucu ile asbest gibi kimyasal maddeler solunum sistemi organlarına zarar verirler). (Solunum güçlüğüne, akciğer kanserine ve kalp krizine yol açar).
3- Soğuk havalarda ağızdan değil burundan nefes alınmalıdır. (Akciğerler için zararlıdır).
4- Burundan nefes alınıp verilmelidir. (Ağızdan alınırsa ısınma, nemlenme, temizlenme olmaz).
5- Havadaki nem oranı yeterli olmalıdır.
6- Terli iken üşütülmemelidir.
7- Tükürük, balgam gibi salgılar yere bırakılmamalıdır.
8- Vereme karşı BCG aşısı yaptırılmalıdır.

6- Solunum Sistemi Hastalıkları :



     Solunum sisteminde, dışarıdan alınan havadaki virüs ve bakteriler sayesinde hastalıklar oluşur. Solunum sisteminde nezle ve grip, verem, kabakulak, kızamık, difteri (kuşpalazı), çiçek, suçiçeği, kızıl, boğmaca gibi bulaşıcı hastalıklar ile astım, bronşit, zatürree, zatülcenp, menenjit, akciğer kanseri, gırtlak kanseri gibi hastalıklar görülür.

1-(Bulaşıcı)Nezle ve Grip : Burun mukozasının iltihaplanması.
2-(Bulaşıcı)Verem : Akciğer dokusunun iltihaplanması ve yaraların (oyukların) oluşması.
3-(Bulaşıcı)Kabakulak : Kulak altı tükürük bezlerinin iltihaplanması.
4-(Bulaşıcı) Kızamık : Vücutta bağışıklık kazanırken kırmızı lekelerin oluşması.
5-(Bulaşıcı)Kızıl : 
6-(Bulaşıcı) Difteri (Kuşpalazı) : Yutağın iltihaplanması.
7-(Bulaşıcı)Boğmaca : 
8-(Bulaşıcı) Çiçek :
9-(Bulaşıcı) Suçiçeği : Vücutta bağışıklık kazanırken deride iz bırakan yaraların oluşması.
10- Astım :
11- Bronşit : Soluk borusu ve bronşların iltihaplanması.
12- Zatürree : Hava keseciklerinin ve akciğer dokusunun iltihaplanması.
13- Zatülcenp : Akciğer zarının iltihaplanması.
14- Menenjit : Uzun süreli gripten sonra grip virüsünün beyin zarını iltihaplandırması.
15- Akciğer Kanseri : Akciğer hücrelerinin kontrolsüz ve hızlı bir şekilde çoğalması veya ölmesi.






9 Mayıs 2013 Perşembe

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER ( Destek Ve Hareket Sistem)


DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ :

Bir canlının canlılık özelliğini taşıyan en küçük yapı birimine hücre denir. Aynı yapı ve görevdeki hücreler birleşerek dokuları, benzer görevdeki dokular birleşerek organları, benzer görevdeki organlar birleşerek sistemleri, sistemlerde birleşerek canlı organizmayı yani canlı vücudunu oluştururlar.
İnsan vücudunda destek ve hareket sistemi, dolaşım sistemi, bağışıklık sistemi, solunum sistemi, sindirim sistemi, boşaltım sistemi, üreme sistemi, denetleyici ve düzenleyici sistemler gibi sistemler bulunur. Bu sistemler insan vücudunda düzenli ve uyumlu bir şekilde çalışırlar. İnsan vücudundaki herhangi bir sistemin ya da sistemleri oluşturan organlardan herhangi birinin görevini yapamaması, vücudun çalışma düzenini bozar ve canlı vücudu hastalanır.
Destek ve hareket sistemi, iskelet sistemi ve kas sistemi olmak üzere iki sistemden oluşur.

1- İSKELET SİSTEMİ :

İnsan vücudundaki kemiklerin, kıkırdakların ve eklemlerin birleşerek oluşturduğu sisteme iskelet sistemi denir. İskelet sistemi kemik doku ve kıkırdak dokudan oluşmuştur. İskelet sistemindeki kemik doku kemikleri ve eklemleri oluşturur. Yetişkin insan iskeletinde 206 (207), yeni doğmuş bebeklerde ise 300 kemik bulunur.

a) Kıkırdak Doku :
Bulunduğu yere şekil veren, desteklik ve esneklik sağlayan dokuya kıkırdak doku denir. (Burun ve kulağa şekil veren kıkırdak dokudur). Kıkırdak doku omurgalı (kemikli = iskelet sistemine sahip) hayvanların tamamında bulunur. 
İnsanların iskelet sistemini oluşturan kemikler, yavru anne karnında iken yani embriyo döneminde iken kıkırdaktan yapılmıştır. Yavru doğduktan sonra kıkırdaklar sertleşerek kemikleri oluştururlar. Yetişkin insanların burun, kulak, soluk borusu, yemek borusu, kaburgaların ve eklem yerlerindeki kemiklerin uç kısımlarındaki kıkırdaklar ise kemikleşmemiştir.
Köpek balığının erişkinlerinde iskelet sistemi kemikten değil kıkırdaktan oluşmuştur.

Kıkırdak Dokunun Görevleri :

1- Eklem yerlerindeki kemiklerin birbirine sürtünüp aşınmasını önler.
2- Yemek ve soluk borusunun duvarlarının birbirine yapışarak kapanmasını önler.
3- Eklem yerlerindeki kemiklerin hareketini kolaylaştırır.
4- Uzun kemiklerde kemiğin büyümesini sağlar ve boyca uzamaya yardımcı olur.
5- Bulunduğu yere şekil verir.


b) Kemik Doku :

İnsanların ve omurgalı hayvanların iskelet sistemindeki kemikleri ve eklemleri oluşturan dokuya kemik doku denir. Kemik doku, kemik hücreleri (osteosit), kan damarları, sinirler ve hücrelerin arasını dolduran ara maddeden (osein) oluşur. 
Kemik dokudaki hücrelerin arasını dolduran ara madde protein ve madensel tuzlardan (kalsiyum, magnezyum, fosfor) oluşur. Proteinler kemiklerin esnek olmasını, madensel tuzlarda kemiklerin sert olmasını sağlarlar.
İnsanların yaşı ilerledikçe kemik dokudaki ara maddede biriken kalsiyum ve fosfor gibi madensel tuzların miktarı artar, protein miktarı azalır. Bu nedenle kemiklerin sertliği artar, esnekliği azalır, kemikler kolay kırılır fakat geç iyileşir. Kemiklerdeki madensel tuz miktarının yaşlanmaya bağlı olarak değişmesi sonucu kemik erimesi hastalığı da oluşabilir.

NOT :
1-    Köpek balıklarının yetişkinlerinde iskelet sistemi kemikten değil kıkırdaktan oluşur.
2-    Besin maddeleri ile vücuda yeterli miktarda madensel tuz alınmazsa, vücudun madensel tuz ihtiyacı kemiklerden karşılanır. Bu da kemik erimesine yol açar.


c) İskelet Sisteminin (Kemiklerin) Görevleri :

1- Vücuda şekil verir.
2- Vücudun dik durmasını sağlar.
3- Kaslarla birlikte vücudun hareket etmesini sağlar.
4- İç organları dış etkilere karşı korur.
5- Kan hücrelerini (alyuvarlar, akyuvarlar, kan pulcukları) üretir.
6- Madensel tuzları (mineralleri) (kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi) depolar.
7- Kasların ve organları vücutta tutunmasını sağlar (onlara tutunma yüzeyi oluşturur).
d) İskelet Sistemindeki Kemik Çeşitleri :
İskelet sistemini oluşturan kemikler şekillerine göre; uzun kemikler, yassı kemikler ve kısa kemikler olmak üzere üç çeşittir. 

1- Uzun Kemikler :
Uzunluğu kalınlığından fazla olan silindir şeklindeki kemiklerdir. Kol ve bacaklarda bulunan kemiklerin çoğu uzun kemiktir. İnsan vücudundaki en uzun kemik uyluk kemiğidir.
Uzun kemiğin yapısında; eklem kıkırdağı, süngerimsi kemik doku, sert kemik doku, kırmızı kemik iliği, sarı kemik iliği, kemik zarı, kan damarları ve sinirler bulunur.

Kollardaki Uzun Kemikler : Bacaklardaki Uzun Kemikler :

• Pazı kemiği • Uyluk kemiği 
• Dirsek kemiği • Kaval kemiği
• Ön kol kemiği • Baldır kemiği
• El tarak kemiği • Ayak tarak kemiği
• El parmak kemiği • Ayak parmak kemiği

2- Yassı Kemikler :
Uzunluğu ve genişliği fazla, kalınlığı az olan kemiklerdir.
Yassı kemiğin yapısında; eklem kıkırdağı, süngerimsi kemik doku, sert kemik doku, kırmızı kemik iliği, kemik zarı, kan damarları ve sinirler bulunur. Yassı kemikte sarı kemik iliği bulunmaz.

• Kürek kemiği 
• Kalça kemiği 
• Kaburga kemiği 
• Göğüs kemiği
• Kafatası kemikleri
3- Kısa Kemikler :
Uzunluğu, genişliği, kalınlığı birbirine yakın olan kemiklerdir.
Kısa kemiğin yapısında; eklem kıkırdağı, süngerimsi kemik doku, sert kemik doku, kırmızı kemik iliği, kemik zarı, kan damarları ve sinirler bulunur. Kısa kemikte sarı kemik iliği bulunmaz.

• El bilek kemiği
• Ayak bilek kemiği 
• Omurgayı oluşturan omur kemikleri



d) Uzun Kemiğin Yapısı :
Uzun kemiğin yapısında; eklem kıkırdağı, süngerimsi kemik doku, sert kemik doku, kırmızı kemik iliği, sarı kemik iliği, kemik zarı, kan damarları ve sinirler bulunur.




1- Kemik Ucu (Kemik Başı) :
Uzun kemiğin iki ucundaki şişkin kısma kemik ucu (başı) denir. 

2- Kemik Gövdesi :
Uzun kemikte iki kemik ucu arasında kalan uzun kısma kemik gövdesi denir.

3- Kemik Zarı (Periost) :
Kemiğin dış kısmında bulunan, kemiği dış etkilere karşı koruyan, kemiğin beslenmesini, enine kalınlaşmasını ve kırılan, çatlayan kemiklerin onarılmasını sağlayan kısma kemik zarı (periost) denir. 
Kemik zarı görevini yerine getiremezse kemiklerin enine büyümesi gerçekleşmez, kırılan kemikler iyileşemez, kemikler beslenemez ve buna bağlı olarak kemik gelişiminde bozukluklar görülür.

4- Eklem Kıkırdağı :
Kemik başının uç kısmında bulunan, kemiklerin boyca uzamasını sağlayan, eklem yerlerindeki kemiklerin uç uca değerek sürtünüp aşınmasını önleyen yapıya eklem kıkırdağı denir. (Eklem kıkırdağı 2–5 mm kalınlığındadır. Kan damarları ve sinir uçları kıkırdağa girmez. Kıkırdak, sinir ucu içermemesi nedeni ile ağrıya duyarsızdır).

5- Süngerimsi Kemik Doku :

Kemik başının içini dolduran sünger şeklindeki yumuşak dokuya süngerimsi kemik doku denir. Süngerimsi kemik doku, düzensiz boşlukların bulunduğu gözenekli yapıya sahiptir. Süngerimsi kemik dokunun yapısında bulunan boşluklar kemiğin dayanıklılığını azaltmaz, kemiğin esnekliğini arttırır. 
Süngerimsi kemik doku görevini yerine getiremezse kırmızı kemik iliği üretilemez.

6- Kırmızı Kemik İliği :
Süngerimsi kemik dokunun içinde bulunan ve alyuvarlar denilen kan hücresini üreten kısma kırmızı kemik iliği denir. 
Kırmızı kemik iliği görevini yerine getiremezse kan hücresi üretimi gerçekleşmez.

7- Sarı Kemik İliği :
Kemik gövdesinin içini dolduran, yağ depolayan (dokudan oluşan), akyuvarlar denilen kan hücresini üreten, içinde kan damarları ve sinirlerin bulunduğu kısma sarı kemik iliği denir. (Kırmızı kemik iliğinin yetersiz kaldığı durumlarda kan hücresi üretir). 
Sarı kemik iliği görevini yerine getiremezse yağ depolanamaz ve kan hücresi üretimi gerçekleşmez.

8- Sert (Sıkı) Kemik Doku 
Kemiğin dış kısmında bulunan, madensel tuzlar ile sertlik kazanan ve kemiğin sert olmasını sağlayan ve kemik zarının (hemen) alt kısmında bulunan dokuya sert (sıkı) kemik doku denir. Sert kemik dokunun 2/3’ ü madensel tuzlardan (minerallerden = Ca ve P), 1/3’ ü kemik hücrelerinden oluşmuştur. (Sirke, kemiğin yapısındaki kalsiyumu uzaklaştırdığı için sirkede bekletilen kemik yumuşar ve bükülebilir hale gelir).

e)Eklemler
İki ya da daha fazla kemiğin birbirine bağlandığı yere eklem denir. Eklemler, kemiklerin hareket etmesini ve birbirlerine bağlanmasını sağlarlar. Eklem yerlerindeki kemikler birbirlerin kuvvetli eklem bağı ile bağlanmışlardır.
Eklemler, bulundukları yere ve hareketlerine göre oynar, yarı oynar ve oynamaz eklemler olarak üç çeşittir.

1- Oynar (Hareketli) Eklemler :
Her yönde rahatça hareket edebilen eklemlerdir. Oynar eklemler vücudun hareketini sağlarlar. Oynar eklemlerde, kemikler arasında boşluk bulunur ve bu boşluk eklem sıvısı ile doludur. Eklem sıvısı ile kemiklerin uç kısımlarındaki kıkırdak kemiklerin kolay hareket etmesini sağlar ve kemiklerin birbirine sürtünüp aşınmasını önler.
• Omuz eklemli
• Kalça eklemi
• Kol ve bacaklardaki eklemler
2- Yarı Oynar Eklemler :
Çok az hareket edebilen, hareketleri sınırlı olan eklemlerdir. Yarı oynar eklemi oluşturan iki kemik arasında sadece kıkırdak bulunur, eklem sıvısı ve kemikler arasında boşluk bulunmaz. (Bu eklemlerdeki kemikler, kıkırdakların esnekliği oranında hareket edebilirler).
• Alt çene kemiğini bağlayan eklem
• Omurgadaki omur kemiklerini bağlayan eklemler





3- Oynamaz (Hareketsiz) Eklemler :
Kemiklerin birbirine sıkıca kaynamasıyla oluşan ve hiç hareket etmeyen eklemlerdir. Oynamaz eklemi oluşturan kemikler arasında hiç boşluk bulunmaz.
• Kafatası kemiklerini bağlayan eklemler
• Kuyruk sokumu ve sağrı omurlarını bağlayan eklemler

2- KAS SİSTEMİ :
İskelet sistemindeki kemiklerin üzerini örten, iç organların yapısına katılarak vücudun ve iç organların hareket etmesini sağlayan kasların oluşturduğu sisteme kas sistemi denir.

a) Kasların Yapısı :
Kaslar, kas hücrelerinden oluşur. Kas hücreleri kasılıp gevşeme özelliğine sahip olduğu için kaslar da kasılıp gevşeme özelliğine sahiptir. Kasların en önemli görevi vücudun ve iç organların hareket etmesini sağlamaktır. Vücuttaki hareketlerin tamamı kasların kasılıp gevşeme özelliği sayesinde yapılır. (Göz bebeğinin büyüyüp küçülmesi, kılların dikleşmesi, kalp, mide ve bağırsak gibi organların boşluklardaki madde akışı, kasların kasılması ile sağlanır).
Kaslar, kas teli veya lif denilen uzun, ince, ipliksi (iplik şeklindeki) yapılardan oluşur. Kas tellerinin oluşturduğu topluluğa kas demeti denir. Kasların kemiklere bağlandığı yere de tendon veya kiriş denir.
Kasların içinde sinirler (sinir uçları) bulunur. Kaslar beynin (veya omurilik soğanının) sinirlerle gönderdiği emre göre kasılıp gevşeyerek kemiklerin yani vücudun (ve iç organları) hareket etmesini sağlarlar.

b) Kas Çeşitleri :
Kaslar özelliklerine, vücutta bulundukları yere ve çalışma şekillerine göre düz (beyaz) kas, çizgili (kırmızı) kas ve kalp kası olarak üç çeşittir.

1- Çizgili (Kırmızı) Kaslar :
İskelet sistemindeki kemiklerin üzerini örten (kemikleri saran) ve vücudun hareket etmesini sağlayan kaslara çizgili (kırmızı) kaslar veya iskelet kasları denir. 
Çizgili kaslar;
• Bizim isteğimizle çalışırlar (istemli kaslardır).
• Hızlı çalışıp çabuk yorulurlar.
• Güçlü kasılıp gevşerler ve çok enerji harcarlar.
• Hücreleri uzun, silindir şekilli ve kırmızı renklidir.
• Boyun, kol, bacak, el, ayak, parmak, göz kapağı kasları çizgili kaslardır.
• Enine bantlaşma görülür.

2- Düz (Beyaz) Kaslar :

İç organların yapısında bulunan ve iç organların çalışmasını sağlayan kaslara düz (beyaz) kaslar denir. (Kanın damarlarda pompalanmasını, doğum sırasında rahmin kasılmasını sağlarlar).
Düz kaslar;
• Bizim isteğimiz dışı çalışırlar (istemsiz kaslardır).
• Yavaş ve uzun süre yorulmadan çalışırlar.
• Zayıf kasılıp gevşerler ve az enerji harcarlar.
• Hücreleri uzun, ince, iplik (iğ) şekilli ve beyaz renklidir.
• Mide, bağırsak, yemek borusu, böbrek, akciğer, damarlar gibi iç organlarda düz kaslar bulunur. (Midenin besinleri öğütmesi, doğum sırasında rahmin genişlemesi).
• Enine bantlaşma görülmez.

3- Kalp Kası :
Kalbin yapısında bulunan ve kalbin çalışmasını yani kasılıp gevşemesini sağlayan kasa kalp kası denir.
Kalp kası;
• Yapısı çizgili kasa, çalışması da düz kasa benzer.
• Bizim isteğimiz dışı çalışırlar (istemsiz kaslardır).
• Ömür boyu yorulmadan belli bir ritme göre (ritmik) çalışırlar.
• Güçlü kasılıp gevşerler ve hızlı çalışırlar.


c) Kasların Çalışması :
Kemikler ve eklemlerle birlikte vücudun hareket etmesini sağlayan kaslar vücutta çift olarak bulunurlar. Bu çift kaslar aynı yönde veya zıt yönlerde kasılıp gevşeyebilirler.
Vücuttaki kemiklerin hareket etmesini sağlayan kaslar zıt yönde çalışırlar. Kemiklerin üzerinde karşılıklı bulunan iki kastan biri kasılırken diğeri gevşer ve kasılma anında kemiği çekerek kemiğin eklem yerinde hareket etmesini sağlar. Zıt çalışan kasların birbiriyle uyumu vücudun daha kolay hareket etmesini sağlar.
3- Destek ve Hareket Sisteminin (Kasların) Çalışması :
İnsan vücudunun hareket edebilmesi için iskelet sistemi, kas sistemi, eklemler ve sinir sisteminin birlikte çalışması gerekir.
İnsan vücudunun hareket edebilmesi için eklem yerlerindeki kemiklerin hareket etmesi gerekir. Eklem yerlerindeki kemiklerin hareket edebilmesi için kasların çalışması yani kasılıp gevşemesi gerekir. Kasların kasılıp gevşemesi için de beynin emir vermesi ve bu emrin sinirler yarımıyla kaslara gelmesi gerekir.
Hareket etmek istediğimizde beyin emir verir, beynin verdiği emir sinirler yardımıyla kaslara gelir ve kaslar bu emre göre kasılıp gevşeyerek kemiklerin eklem yerlerinde hareket etmesini sağlar. Kemikler hareket edince vücutta hareket etmiş olur.
Kemikler hareket ederken, kemiklerin üzerindeki karşılıklı bulunan iki kas birbirlerine zıt olarak çalışırlar. Kaslardan biri kasılırken diğeri gevşer ve kasılma anında kemiği çekerek hareket etmesini sağlar.

Örnek : • Kolumuzu bükerken pazı kası kasılır, arkasındaki kas gevşer.
            • Kolumuzu açarken pazı kası gevşer, arkasındaki kas kasılır.

NOT :
1- Kasılan kas kısalır, kalınlaşır, sertleşir, şişer ve enerji harcar.
Gevşeyen kas incelir, uzar, yumuşar ve enerji harcar.
2- Kaslar sadece kemiği değil deriyi de hareket ettirebilir. Göz kapakları, dudak ve yüzün hareket etmesini de kaslar sağlar.
4- Destek ve Hareket Sisteminin Sağlığı ve Korunması :

Destek ve hareket sisteminin sağlığının korunması için;

1- Dengeli beslenilmelidir.
2- İskelet ve kasların gelişmesi için yaşa uygun spor yapılmalıdır.
3- Kemiklerin ve dişlerin gelişmesi için kalsiyum ve fosfor içeren (et, süt, yumurta ve peynir gibi) besinlerle birlikte D vitamini alınmalıdır. (D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm, büyüklerde osteomalizi denilen kemik erimesi hastalığı oluşur). 
4- Kemiklerin gelişmesi için yeterince (D vitamininin görev yapabilmesi için) güneş ışığı alınmalıdır.
5- Sivri burunlu, dar ve yüksek topuklu ayakkabılar giyilmemelidir.
6- Ağır yük taşınmamalıdır.
7- Aşırı kilolardan ve spordan kaçınılmalıdır. (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
8- Duruş ve oturuş biçimlerin dikkat edilmelidir. (Sandalyeye dik oturulmalıdır, kambur durulmamalıdır). (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
9- Dik yürünmelidir.
10- Yük taşınırken veya kaldırılırken dengeli (iki elle) tutulmalıdır. (Çanta tek omuzda taşınmamalıdır, yükler dizleri bükmeden kaldırılmamalıdır). (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
11- Kasların güçlenmesi için protein içeren besinler alınmalıdır.
12- Kırık, çıkık ve burkulmalarda (çıkıkçıya ve kırıkçıya değil) doktora gidilmelidir.